KATARAKT HASTALIĞI VE TEDAVİSİ

Bu makale Op. Dr. Hüseyin ACAR tarafından katarakt hastalarını ve onların yakınlarını hastalık ve tedavi yöntemleri ile ilgili olarak genel anlamda bilgilendirmek amacıyla kaleme alınmıştır. Konuyla ilgili spesifik bilgi edinebilmek ancak kendisinin veya bu konuda uzman birisinin hastayı muayene etmesi ile mümkün olabilir.


GİRİŞ

Katarakt hastalığını ve tedavi yöntemlerini daha iyi anlayabilmek için gözümüzün yapısı ve çalışma şekli ile ilgili olarak biraz bilgi sahibi olmak gerekir. Gözümüzün görevi kendisine gelen ışığı algılayarak beyindeki görme merkezlerine iletmektir. Bunu da yapısında bulanan mercek sistemi vasıtasıyla ışığı sinir tabakası üzerine odaklayarak gerçekleştirir. Göz içi lensimiz gözümüzün mercek sistemini oluşturan yapılardan birisidir ve katarakt hastalığının etkilediği dokudur. Göz içi merceğimizin yapısına bakıldığında en dışında şeffaf bir zar tabakasının onun içinde ise düzenli bir şekilde sıralanmış yine şeffaf olan liflerin olduğu görülür. Dıştaki zar tabakası onu 360 derece saran askılar vasıtasıyla gözümüze sabitlenmiştir.

Şekil 1: Gözümüzün temel yapıları
Şekil 2: Gözümüze gelen ışık kornea ve  göz içi merceği yardımıyla sinir dokusu üzerinde odaklanır.

KATARAKT HASTALIĞI NEDEN VE NASIL OLUŞUR ?

Katarakt hastalığı göz içi merceğimizin içinde bulunan liflerin şeffaflığını kaybetmesi sonucu meydana gelir. Göz içi merceğimizin içindeki liflerin yapısındaki bozulma genellikle ilerleyen yaşa bağlı olarak meydana gelir. Göze alınan travma, şeker hastalığı ve göz tansiyonu gibi bazı hastalıklar bu süreci hızlandırabilir. Şeffaflığını kaybeden lifler göz içine giren ışığın miktarının azalmasına ve giren ışık ışınlarının  saçılmasına neden olur. Gerek göze giren ışık miktarının azalması, gerekse giren ışınların saçılması görme keskinliğinin azalmasıyla veya görme kalitesinin düşmesiyle sonuçlanır.

Şekil 3: Katarakt hastalığı normalde saydam olan göz içi merceğinin şeffaflığını kaybetmesi sonucu ortaya çıkar


KATARAKT HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Katarakt hastalığı kişilerde görme seviyesinde azalma ile kendini gösterir. Görme azalması genlelikle aylar veya yıllar içinde ortaya çıkar. Kataraktın bazı türlerinde hastalar akşamları parlak objelere baktıklarında onların etrafında ışık halkaları görebilirler. Katarakt başladığında genellikle her iki gözde de mevcuttur fakat çoğu zaman bir gözdeki daha ileri seviyededir

 

Şekil 4: Katarakt hastalığı kendisini görme kaybı ve renk hassasiyetinde azalma ile gösterir.


KATARAKT HASTALIĞININ TANISI NASIL KONULUR ?

Katarakt hastalığının tanısı rutin göz muayenesi ile konulabilir. Genellikle tanı koymada herhangi bir güçlükle karşılaşılmaz. Önemli olan nokta ameliyatın zamanlamasını planlamak ve kişinin ameliyattan fayda görüp göremeyeceğini saptamaktır. Ameliyatın zamanlaması hastanın ihtiyacı olan görme düzeyine ve kataraktın sertliğine bağlı olarak değişir. Örneğin şöförlük yapan bir kişideki % 20’lik bir görme kaybı katarakt ameliyatı gerektirebilirken, emekli ve çalışmayan bir kişide ameliyat için biraz daha beklenebilir. Ameliyat zamanlaması ile ilgili bir diğer faktör kataraktın sertliğidir. Kataraktın sertliğinin belli bir noktanın ötesine geçmesi ameliyat komplikasyon riskini arttırabilir. Bu nedenle ameliyat planlaması yapılırken bu iki faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca hastaların katarakt ameliyatından fayda görebilmesi için gözümüzün sinir dokusunun ve görme sinirimizin sağlam olması gerekir. Muayene esnasında bu iki dokunun sağlamlığını anlayabilmek için çeşitli testler yapmak gerekebilir.


KATARAKTIN TEDAVİSİ NASILDIR ?

Günümüzde kataraktın tek tedavi yöntemi cerrahidir. Ameliyat ile göz içi merceğimizin zarında geniş bir delik oluşturulur. Zarın içindeki şeffaflığını yitirmiş lifler FAKO cihazı yardımıyla temizlenir. Önceden kırma gücü hesaplanmış yapay göz merceği içi boşaltılmış olan zarın içine yerleştirilir. Ameliyat genellikle damla anestezisi ile yapılır ve 10-20 dk kadar sürer. Heyecanlı hastalara ameliyat öncesinde ve esnasında sakinleştiriciler verilerek ameliyat stresi azaltılır. Operasyon sonrası hastanın gözü kapatılır. Hasta genellikle ameliyattan yarım veya bir saat sonra taburcu edilir ve ertesi gün için kontrole çağrılır. Çoğu zaman iki göz aynı anda ameliyat edilmez ve iki göz ameliyatı arasına belli bir süre konulur. Ameliyat sonrası hastalar birkaç hafta damla kullanırlar. Katarakt operasyonu sonrası hastalar genellikle 1 hafta içinde normal hayatlarına dönebilirler. Ameliyat süreci genel hatlarıyla böyledir, doktorlar arasında küçük farklılıklar gösterebilir.

Şekil 5: Katarakt cerrahisinde ana strateji görevini yapamayan göz içi merceğinin FAKO yöntemiyle alınarak yerine suni göz içi merceği yerleştirilesidir.


Burada bahsedilmesi gereken önemli bir diğer konu ameliyatta göz içine yerleştirilecek yapay mercektir. Ameliyat öncesi dönemde çeşitli cihazlar ve formüller kullanılarak hastanın görme ihtiyacına göre kullanılacak yapay göz içi merceğinin numarası hesaplanır. Bu hesaplamarda amaç ameliyat sonrası hastanın gözlük ihtiyacını minimuma indirmektir. Günümüzdeki cihaz ve formüllerle başarı oranımız % 90’ların üzerindedir. Göz içine yerleştirilecek yapay lenslerle ilgili bir diğer konu ise bunların tipleridir. Temel olarak iki tip yapay göz içi merceği mevcuttur. Birincisi monofokal denilen ve sadece bir noktaya ayarlanabilen merceklerdir. Bu merceklerle göz kişinin ihtiyacına göre yakın veya uzak görmeye ayarlanır. Eğer yakına ayarlama yapılırsa kişi ameliyat sonrası uzak gözlük kullanmak zorunda kalır, uzağa ayarlama yapılırsa kişi ameliyattan sonra yakın gözlük kullanmak zorunda kalır. Bazı hastalarda bir göz yakına diğer göz ise uzağa ayarlanarak hastanın gözlük ihtiyacı ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu yöntemin kendine göre avantajları ve dezavantajları mevcuttur. Diğer yapay göz içi merceği türü ise multifokal veya trifokal merceklerdir. Multifokal mercekler nispeten daha eski bir teknolojidir ve hastaların uzağı ve okuma mesafesini görmesini sağlarlar. Ara mesafe performansları çok iyi değildir. Ara mesafe sorununu ortadan kaldırmak için trifokal mercekler geliştirilmiştir. Trifokal mercekler uzak, yakın ve ara mesafeyi kişinin günlük ihtiyaçlarını gözlüksüz olarak giderebilmesi için geliştirilmiştir. Bu merceklerin kullanıldığı hastalarla yapılan araştırmalarda kişilerin günlük aktivitelerinin %80-90’ını gözlük kullanmaksızın yerine getirebildikleri, prospektüs okumak gibi ince işlerde ise bazen zorlandıkları tespit edilmiştir. Trifokal merceklerle ilgili olarak bilinmesi gereken bazı noktalar mevcuttur. Bu mercekler göze gelen ışığın bir kısmını yakın, bir kısmını uzak ve bir kısmını da ara mesafe için kullanır. Beyin hangi görüntüyü kullanacağına kendisi karar verir ve bunu öğrenmesi biraz zaman alabilir. Bir diğer konu ışık hassasiyetidir. Bu durum çok nadirdir ve çoğu zaman geçicidir fakat çok az hastada kalıcı hale dönüşebilir. Trifokal mercek takılmış hastalardaki genel memnuniyet oranı %90’ın üzerindedir. Trifokal göz içi merceği için en uygun hastalar aktif olarak çalışan, çok okuması ve bilgisayar kullanması gereken, ince işler yaparken de gözlük kullanmayı kabul eden hastalardır. Gece uzun süre araba kullanması gereken kişiler bu mercek türü için çok uygun değildirler.

Günümüzde öne çıkan katarakt cerrahisi yöntemlerinden birisi ise femtosaniye yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen tekniktir. Bu yöntemde göz merceğinde delik oluşturma ve içerideki lifleri parçalama işlemi cerrah tarafından değil lazer ile yapılır. Liflerin zar içerisinden temizlenmesi yine FAKO cihazı vasıtasıyla gerçekleştirilir. Diğer işlemlerde farklılık foktur. Genel olarak avantajları komplikasyon riskini azaltması ve cerrahın işini kolaylaştırmasıdır. Dezavantajları ise maliyetli olması, hastaya daha çok rahatsızlık vermesi ve cerrahi süresini uzatmasıdır.

Katarakt cerrahisi dünya üzerinde en çok uygulanan ameliyatlardan birisidir. Genel olarak güvenilir ve etkili bir yöntemdir. Gerek cihazların gelişmesi gerekse cerrahların yeteneklerinin artması komplikasyon oranı çok düşürmüştür. Katarakt cerrahisi sonuçta bir ameliyattır ve bünyesinde az da olsa bazı riskler barındırır. Bunlardan birisi göz içine yapay merceğin yerleştirilememesidir. Eğer içine yapay mercek yerleştirilecek zar ameliyat esnasında veya öncesinde zarar görmüşse bazen merceğin yerleştirilmesi ikinci ameliyata bırakılabilir. Bu ihtimal % 1’in altındadır. Diğer bir risk ise enfeksiyondur. Göz içine verilebilen antibiyotiklerin geliştirilmesi ile bu risk binde birin altına düşmüştür. Rakamlardan da anlaşılabileceği gibi riskler diğer cerrahilere oranla çok düşüktür ve fakat mevcuttur. Hastaların akılda tutması gereken en önemli konulardan birisi ameliyatın zamanında yapılmayıp geciktirilmesinin bu riskleri arttıracağıdır.


ÖZETLEMEK GEREKİRSE;

Katarakt hastalığı göz içi merceğimizin şeffaflığını yitirmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte görme keskinliği belirgin olarak azalır. Görme keskinliğinin azalması hastaların yaşam kalitesinin düşmesine ve özellikle ileri yaştaki hastalarda kaza ve sakatlık riskinin artmasına neden olur. Yapılan araştırmalar belli yaşın üzerindeki hastalarda görme seviyesindeki azalmanın düşme, trafik kazası ve ev kazaları sonucu sakatlanma ve ölüm riskini arttırdığını göstermiştir. Katarakt hastalığının günümüzdeki tek tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahinin zamanlamasına kataraktın sertlik derecesine ve kişilerin ihtiyaç duyduğu görme seviyesine göre karar verilir. Katarakt ameliyatında göz içine yerleştirilecek suni göz içi merceğinin tipi hastayla konuşularak karalaştırılır. Hasta ameliyat sonrası gözlük kullanmak istemiyor ve iş/yaşam tarzı da buna izin veriyorsa çok odaklı göz içi mercekler tercih edilebilir.


ÖZETLEMEK GEREKİRSE;

Katarakt hastalığı gözümüzün içinde bulunan doğal göz içi merceğinin şeffaflığını kaybetmesi sonucu meydana gelir. Tek tedavi yöntemi cerrahidir. Şeffaflığını kaybetmiş doğal mercek ameliyatla alınarak yerine suni göz içi merceği yerleştirilir. Bu yerleştirilen mercek tek odaklı veya çok odaklı olabilir. Ameliyatta tek odaklı suni göz içi merceği kullanıldığında gözük gereksinimi neredeyse kesindir. Çok odaklı mercekler kullanıldığında kişiler genellikle günlük aktiviteler esnasında gözlüğe ihtiyaç duymazlar. Çok odaklı göz içi merceğinin tercih edilebilmesi için kişinin başka bir göz hastalığının olmaması, işinin ve sosyal yaşamının gerekliliklerinin bu mercek türü için uygun olması gerekir. Her ameliyatın olduğu gibi katarakt cerrahisinin de bazı riskleri mevcuttur fakat bu riskler günümüz cihazları ve teknikleri sayesinde çok düşüktür. Burada akılda tutulması gereken en önemli konu kataraktın sertleşmesinin bu riskleri arttırdığıdır.